Teknolojinin iş hayatındaki etkileri her geçen gün daha da artıyor. Özellikle dördüncü sanayi devrimi, yani Endüstri 4.0 ile birlikte makinelerin, sistemlerin ve insanların birbirleriyle olan iletişimlerinin artması, üretim süreçlerinin dijitalleşmesi, küçük bir işletme veya global bir şirket fark etmeksizin, bu ekosistemin parçası olan herkesi etkiliyor.
Dijital dönüşümü süreçlerine entegre eden işletmeler; daha düşük maliyetler ile katma değerli üretim, verimlilik, ürünü pazara çıkarma süresinin kısalması gibi pek çok avantaj elde ediyor. Enerji ve diğer kaynakların verimli kullanımı, sürdürülebilir üretimi beraberinde getirirken doğanın korunmasına da katkı sunuyor. Diğer taraftan, manuel yapılan işlerde yaşanan hata paylarının giderilmesi ile birlikte artan kalite, müşterinin bağlılığını ve memnuniyetini de en üst seviyeye taşıyor. Çalışanlar da birbirini tekrar eden, sıkıcı ve tehlikeli işlerden kurtularak daha verimli işlerde görev alabiliyor, çalışan memnuniyeti ve şirkete bağlılık oranı da artıyor.
Endüstri 4.0, nesnelerin internetinden büyük veriye, bulut bilişimden otomasyona kadar pek çok kavramı barındırıyor ancak biz bu yazımızda üretim süreçlerinde rekabet avantajı sağlayan robotik otomasyonu ele alacağız. Çünkü üretim hattını ve diğer iş süreçlerini robotik otomasyonla modernize eden şirketlerin yeni çağa çok daha hızlı adapte olarak başarı kazandığını ve global pazarda rekabet edebilme şansı yakaladığını görüyoruz.
HER MAKİNE, ROBOT DEĞİLDİR!
Robot, otonom veya önceden programlanarak çevresiyle etkileşime geçebilen ve belirlenen görevleri yerine getiren cihazlardır. Her makine, robot değildir. Elektronik ve mekanik birimden oluşan bu cihazların algılama, öğrenme, planlama ve eyleme geçme yeteneği vardır. Robotlar sensörler aracılığıyla algılar, veri toplar, kontrolünü sağlayarak karar verir ve hareketi gerçekleştirir.
GELENEKSEL ENDÜSTRİYEL ROBOTLAR TEK BİR AMAÇ İÇİN ÇALIŞIR
Endüstriyel robot ise üretim sürecinde sürekli tekrar eden, rutin görevleri yerine getirir. Tek bir amaç için tasarlanır, planlanır, kurulur ve başlatılırlar. Çeşitli boylarda üretilmekle birlikte genellikle çok büyük ölçülerde olduklarından dolayı geniş alan kaplar ve sabit bir konumda kalırlar. Bu robotların çalışma prensibi, insanların çalışma prensibinden farklıdır. Genellikle insanların fiziksel olarak yapmasının pek mümkün olmadığı işleri üstlenirler. Parça üretimi, montaj, ağır yüklerin taşınması gibi işlerde kullanılırlar. Çalışma hızı ve prensibi nedeniyle güvenlik kafesi içine yerleştirilmeleri gerekir, aksi durumda çalışan sağlığı ve güvenliği için risk oluşturabilirler.
MÜHENDİSLİK DALLARININ ORTAK ALANI: ROBOTİK
Robotlar, hayatımızda çok uzun bir süredir yer alıyor. Öyle ki, robot terimi ilk kez bundan tam bir asır önce, 1920 yılında Çek yazar Karel Capek tarafından kaleme alınan Rossum's Universal Robots adlı tiyatro oyununda kullanıldı. Her ne kadar robotlarla birlikte hayatımıza girse de özellikle son yıllarda daha sık duymaya başladığımız kavramlardan biri de robotik. Az önce de değindiğimiz üzere robotlar, otonom veya önceden programlanarak belirlenen görevleri yerine getiriyor. İşte robotların tasarımından üretimine ve programlanmasına uzanan tüm süreçler, robotik olarak adlandırdığımız mühendislik dalının çalışma alanını oluşturuyor. Makine, elektronik, bilgisayar, uçak, mekatronik gibi pek çok mühendislik dalının ortak alanlarından biri olan robotik, otomasyonda önemli bir yer tutuyor.
ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU İLE ENDÜSTRİYEL OTOMASYONUN FARKI
Robot ve robotik kavramlarıyla karşılaştığımızda zihnimizde ilk etapta büyük endüstriyel robotlar veya Universal Robots’un cobot’ları gibi endüstriyel robot kolları beliriyor. Oysa iş süreçlerimize dahil etmemiz gereken robotik süreç otomasyonunun, aklımıza gelen robotlara benzer bir yanı bulunmuyor.
Robotik Süreç Otomasyonu (Robotic Process Automation-RPA), yüksek hacimli, tekrarlanabilen, önceden belirlenen görevlerin makineler tarafından öğrenildiği teknolojidir. Yazılım robotlarının insanları taklit edebildiği bu sistem e-posta kontrolünden fatura kesmeye kadar pek çok işlemin, hata ve risk payının sıfıra indirilerek yapılmasına olanak tanıyor. 7/24 çalışabilen sistem ayrıca, operasyonel yüklerin azaltılmasını ve çalışanların daha verimli işlerde yer almasını sağlıyor.
Endüstriyel otomasyon ise insanların üretim süreçlerinde makineler ve robotlar ile birlikte hareket etmesi olarak tanımlanıyor. Bu noktada otomasyonun türünü, kimin hangi işi ne kadar üstlendiği belirliyor. İnsanlar ile makinelerin işleri paylaştığı otomasyon sistemleri yarı otomasyon sınıfına giriyor. Robotların ve diğer makinelerin yoğun olarak kullanılması ise tam otomasyonu beraberinde getiriyor.
ROBOT OTOMASYONUNDA COBOT'LARIN ROLÜ
Dünyanın bir numaralı kolaboratif robot (cobot) üreticisi Universal Robots’un ilkini 2008 yılında piyasaya sunduğu, günümüzde farklı erişim ve taşıma kapasitesine sahip yedi modeli bulunan cobot’lar, üretim süreçleri için çok önemli bir adımı temsil ediyor. Sürekli tekrar eden, manuel yapılan, zorlu, riskli ya da kirli alanlarda yapılan işlerde kullanılabilen cobot’lar, kalite ve verimliliği artırırken çalışan sağlığını ve güvenliğini de en üst noktaya taşıyor. Hafif ve kompakt yapısıyla az yer kaplayan, her yere taşınabilen cobot’lar; cıvatalama, zımparalama, taşıma, alma-bırakma, paketleme-paletleme-etiketleme, makine besleme, enjeksiyon kalıplama, CNC, kaynak, kalite kontrol, montaj, laboratuvar analiz ve test gibi pek çok süreçte ideal çözüm sunuyor. Güvenlik kafesine ya da herhangi bir güvenlik bariyerine ihtiyaç duymadan (risk analizlerine bağlı olarak) çalışanlarla bir arada olabilen cobot’lar, tüm sektörlerde rekabetin her geçen gün arttığı günümüzde, uygun maliyetle robot otomasyonuna geçiş imkânı tanıyor ve her türlü sektörde her uygulama için kullanılabiliyor.